Kırmızı alarm! Kuraklık Kapıda Ama Çözüm İçin Hala Geç Değil!
Yeni bir felaketle sarsılmadığımız gün geçmiyor!
Bunun hakkında düşün
Önce ormanlarımız yandı, ATEŞ ile sınandık,
Sonra hayatımıza pandemi girdi, AIR ile test edildik,
En büyük depremlerle, karada bu zamana kadar yaşanan şiddetle sarsıldık ve TOPRAK ile imtihan olduk.
Baş belası olmak istemiyorum ama sizce sırada ne var?
Evet, doğru anladın.
BU!
Kısa vadede çok önemli bir kuraklık bizi bekliyor. Yani uzmanların öngörüleri bu yönde.
Fotoğraf: Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Meteorolojik Kuraklık Haritası, Şubat 2023
Yapılan hesaplamalar, barajların doluluk oranları, artan ortalama sıcaklık gibi çıktılar kaçınılmaz sona yaklaştığımızı gösteriyor.
Üstelik bilim adamlarının açıklamalarına göre doğal afetlerin en kötüsü kuraklıktır. Çünkü tarım, ulaşım, sanayi, sağlık gibi birçok farklı alanda olumsuz çıktıları var.
TEMA Vakfı da durumun ciddiyetine ilişkin bir açıklama yaptı. Bugün yaşanan ve gelecekte daha sık karşılaşılabilecek kuraklık felaketi ile çaba açısından çok değerli bulduğumu ifade eden açıklamada, “Kuraklık, etki alanı çok geniş olan bir doğal afettir. Kuraklığın, şehirlerin su ihtiyacının karşılanmasında darboğaz oluşturmasından, doğadaki canlıların üreme ve gelişmelerini etkilemesine, tarımsal üretimi ve göçü azaltmasına kadar pek çok sosyo-ekonomik etkisi bulunmaktadır.
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu geçtiğimiz günlerde Türkiye’de son 44 yılın en kurak döneminin yaşandığını açıklamıştı.
Verileri incelediğimizde dünyanın %40’ının yani yaklaşık 80 ülkenin kuraklıkla mücadele ettiğini görüyoruz. Bir düşünün, 50 milyon insan kuraklık riski yüksek şehirlerde yaşıyor.
Tekrar ülkemize dönecek olursak, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne göre, söz konusu iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek olan Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yağışların yüzde 20 ila yüzde 40 oranında azalacağı ve daha fazla yağışın olacağı tahmin ediliyor. Orta ve Batı Anadolu bölgelerinde %40’ın üzerindedir.
Bu durum gelecekte bugünden daha uzun ve şiddetli kuraklık ihtimalini artırmaktadır. Kuraklık risk çalışmalarında, Türkiye’nin 50 milyonluk nüfusuna sahip 30 şehrin kuraklıktan büyük ölçüde etkileneceği görülüyor.
Böyle yazınca inandırıcı gelmiyor, davul sesi uzaktan insana hoş geliyor…
Bakalım o davul kulaklarımızın dibinde patladığında ne olacak.
Örneğin yağış rejiminin düzensizliği, küresel ısınma gibi dengesizlikler nedeniyle yeraltı su seviyeleri azalır.
Yeraltı sularının önemi nedir?
O sular bugünün ve gelecek nesillerin kuraklığa karşı sigortasıdır. Su, yer altı, atmosfer ve toprak yapısında kararlı bir halde bulunmalıdır. Ancak insan faktörü bu dengeyi değiştirmektedir.
Nadiren doğal sondaj görevi yapan ağaçları keser,
bazen endüstriyel atıklarla suları kirletir,
Bazen çok fazla saldığı sera gazları ile küresel ısınmaya neden olur.
Özellikle sanayi devriminden sonra dünya sıcaklığındaki 1,5 derecelik artış, atmosferin nem tutma kapasitesini artırmış ve yağış rejiminde istikrarsızlığa neden olmuştur.
Türkiye’de son yıllarda kuraklığın arttığı bilinmektedir.
Verilere baktığımız zaman ülkemiz su zengini olmaktan, su sıkıntısı çeken ülkeler kategorisine geçmiş durumda. Ve böyle giderse çok da uzak olmayan bir zamanda istemesek de su fakiri ülkeler kategorisinde yerimizi alacağımız açıktır.
Bursa Nilüfer Barajı’nın bir ay önce kuruması, İstanbul ve birçok ilde baraj seviyelerinin kritik düzeyde düşmesi bu konuda önemli tedbirler alınması gerektiğini gösteriyor.
Peki, geri dönülmez bir noktada mıyız?
Şimdilik hayır!
Kuraklık riskinin giderek arttığı ülkemizde, çıktıları son derece ürkütücü olan bu doğal afet için hazırlanacak eylem planlarının hazırlanması, etkin çabalar ile doğanın haklarını koruyacak bir su yasasının çıkarılması büyük önem taşımaktadır. iklim değişikliği, kurak dönemlerde sigorta görevi gören yeraltı sularının korunması ve tüm çalışmalara çerçeve oluşturulması. değerlidir.
Örneğin ihtiyati tedbirin devlet politikası olarak yırtıcı sulama yerine yağmurlama ve damlama sulamaya yönelmesi geç kalınmış bir tedbir refleksidir. Kullanılan suyun %73’ünden fazlasının tarımda kullanıldığı düşünüldüğünde bu durum su tasarrufunda oldukça etkili olacaktır.
Özetle, ancak kişisel ve toplumsal olarak alınacak önlemlerle bu felaketin önüne geçebiliriz.
Bireysel önlemler bir sonraki yazımın konusu olacak.
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamen yazarların orijinal niyetleridir ve Onedio’nun yayın politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio
